8 Eylül 2014 Pazartesi


Konuşmanın Organizasyonu:İki Parçalı (Çiftli) Eylemler

John Heritage

Heritage, J. (2006). “Conversational Organization:Paired Actions” (Pp.1-10) in P.Drew and J. Heritage (Eds), Conversation Analysis Volume II. London: Sage. (Alındığı Kaynak: J.Heritage, Garfinkel and Ethnomethodology. Cambridge:Polity Press, 1984, pp.245-253). 


Çeviri: Göklem Tekdemir Yurtdaş


Önceki bölümde konuşma analizinin temelde, katılımcıların sıradan sözel eylemlerini gerçekleştirmelerini ve anlamalarını sağlayan prosedürleri ve beklentileri açıklamayla ilgilendiğini belirtilmişti. Bu yaklaşımın, etkileşimin o anki süreci sırasında ortaya konan, değerlendirmeye alınan ve kullanılan konuşmanın düzen özelliklerine yoğunlaşarak sağlam bir ampirik araştırma yönelimi ortaya attığını görmüştük. Şimdi bu programın önemli çıktılarından bir başkasını ele alacağız: yani eylem dizileri üzerine yoğunlaşma. Bir şekilde beklentimiz,  A eyleminin karakterinin açıkça ele alındığı, kullanıldığı ve onu takip edecek bir B eyleminin temeli olarak değerlendirmeye alındığı belirgin konumun takip eden eylemin ta kendisi olmasıdır. Dolayısıyla konuşma analizi, öncelikli olarak sözcelerin birbirlerine göre konumları ve eylemler sekansı içinde görev yapmaları gereği gerçekleştirdikleri belirli eylemlerin icra edilme yollarıyla ilgilenmektedir. O halde analizin birincil öğeleri, ardışık olay dizileri ve bu dizilerin içindeki sıra-alışlardır. 
En basit şekliyle konuşma analizinin sekansları ele alan araştırma anlayışı, o an konuşma içinde gerçekleştirilen bir eylemin, bir çok farklı yolla onu takip edecek konuşmayı yönlendirecek o bağlama ait ve şimdi-ve-burada niteliği taşıyan bir ‘durum tanımlaması” önerdiği görüşüne dayanır. Bu olgunun en basit örneği, belli bir sıra-alışta söylenenlerin, başka bir konuşmacının sonraki sıra-alışta hangi etkinliği ya da bir takım etkinlikleri yapmasının anlamlı olacağını yansıttığı zaman gerçekleşir- genellikle bir sıra-alışın, ardışık olaylar dizisi bağlamında imalılığı adı verilen bir olgu (Schegloff ve Sacks, 1973:296).
En açık biçimde, sonraki ilgili etkinliğin yansıtılması, geleneksel olarak fark edilebilen eylem çiftleri bağlamında yapılır. Birçok konuşma eylemi, “Merhaba” ve “Hoşça kal” gibi nispeten ritüelleşmiş tepkilerden, daha karmaşık bşr şekilde birbiriyle eşlenmiş olan eylemlere - soru-cevap, istek-kabul/red, davet-kabul/red gibi-  kadar değişebilen bu tip eşleşme bağlantıları çerçevesinde gerçekleşir. Eşleşmiş eylem çiftlerini ele almaya özgü bir analitik alet, Sacks tarafından altmışların ortasında geliştirilmiştir. Sacks bu alete “bitişiklik çifti” (adjacency pair) adını vermiş ve beş temel özelliğini ortaya koymuştur (Schegloff ve Sacks, 1973; 295-6). Bu formülasyona göre bir bitişiklik çifti;
  1. İki sözceden oluşan 
  2. Bitişik gerçekleşen
  3. Farklı konuşmacılar tarafından söylenen
  4. Birinci ve ikinci kısım olarak sıralanan ve
  5. yazılan böylece birinci kısmı belirli bir ikinci kısmı (ya da olası ikinci kısımları) gerektiren bir ardışık olay dizisidir 


Schegloff ve Sacks bu özellikler listesine basit bir bitişiklik çifti işleme kuralı
eklemiştir: “birinci kısmın tanınabilir bir biçimde söylenmesi durumunda, ilk olası tamamlanma koşulunda bu kısmı söyleyen kişi durmalı ve sonraki kişi başlayıp birinci kısmın ait olduğu eylem çifti türüne ait bir ikinci kısmı üretmelidir (ibid.296). Böylece açık biçimde ifade edildiğinde okuyucunun bitişiklik çifti kavramının anlamını ve sonuçlarını anlaması zorlaşabilir. Gerçekten de bu kavram, selamlaşmaların karşılıklı yapıldığı, soruların cevaplandığına vs. ilişkin bir kuralın sadece bayağı ağır bir biçimde ifade edilmesi olarak görülebilir. Bu kavramın ve uygulamalarının etrafında toplanan çok önemli teorik ve yöntemsel sorunlara erişmek için öncelikle bu kavramla neyin iddia edilmediğini ya da ima edilmediğini ele alıp oradan devam edeceğiz.
Birincisi, selamlaşmalar ya da soru-cevap silsilesi gibi ardışık eylem dizilerinin bitişiklik çiftleri olarak düzenlendiği önerildiğinde, ardışık olay dizilerinin her zaman birbirini takip eden başarılı eylemler olarak üretildiği kesinlikle iddia edilmemektedir. Selamlaşmalara her zaman anında karşılık verildiği ya da soruların her seferinde hemen sonraki sözcede cevaplandığı iddiası, yapılsa bile açıkça yanlıştır. Bitişiklik çifti nosyonu dolayısıyla ampirik bir değişmezlik önermesi olarak dikkatimize sunulmaz.
İkincisi bu kavram tam anlamıyla ampirik bir genelleme olarak gösterilemez. Çünkü selamlaşmaların yüzde 99’una anında karşılık verilmesi ya da soruların yüzde 95’ine anında cevap verilmesi gibi bir durum olsa da, bizim burada uğraştığımız etkileşime giren kişilerin beklentilerini, anlamalarını ve eylemlerini şekillendiren yapısal düzenlemelerdir. Ve bir konuşmacının bir tanıdığına selam verdiğinde ya da ona soru sorduğunda, bu eylemin başarılı olup olmayacağına ilişkin istatistiksel bir hesaplamaya dayanarak bir eylem başlatmaz ya da sonucuna bu bağlamda değerlendirmez. Benzer biçimde selamlaşmasına karşılık almayan bir kişi bunu istatistiksel olarak alışılmadık bir durumun gerçekleştiği sonucunu çıkarmaz. Aksine, daha önce belirttiğimiz gibi (bakınız 106-118), bu kişi selamının duyulup duyulmadığını değerlendirmeye ya da karşılık verilmemesini açıklamaya çalışabilir. Bütün bu durumlarda, selam veren kişi, selam vermenin her zaman onu takiben bir karşılık önerdiği varsayımıyla hareket eder. Genel olarak etkileşimin yapısının ya da etkileşimin yapısının hayata geçirilmesinin istatistiksel hesaplamalara dayanarak yapılmadığı sonucu tehlikesiz bir biçimde çıkarılabilir.
Alternatif bir bakış açısı hali hazırda sunulmuştu. Bu bakış açısına göre bitişik sözce yapısı, açıklanabilir  şekilde hayata geçirilmiş olan eylemler için kuralcı (normatif)  bir çerçevedir. Bu koşullar içinde, çiftin birinci kısmı olarak tanınabilir bir sözcenin üretilmesi,  (örneğin bir soru) –sözcenin böyle teşhis edilebilmesini sağlayan sentaktik ve geleneksel özellikleri ve ardışık olay dizisindeki yerinden oluşan bir referans çerçevesine göre (bakınız, örneğin, Schegloff, 1980;1984; Terasaki, 1976)  akabinde eylem çiftine uygun bir ikinci kısmı üretmesi gereken sonraki konuşmacıyı da seçer. Bu çözümlemede, birinci konuşmacının çiftin birinci kısmını söylemesi, ikinci konuşmacının, eylem çiftinin birinci kısmının tamamlanmasının akabinde gelmesi gereken ikinci kısmı bağlantılı olarak üretmesi gerektiğini öngörür.
Yukarıdaki çıkarımın son kısmındaki kavrayışa ilişkin kanıt nedir? Sezgisel düzeyde,  güdülere, niyet edilenlere, inançlara vb. (örneğin diğer kişinin niyeti sizi küçümsemektir ya da diğer kişi soruya cevap vermek istememektedir ya da kendi aleyhine bir duruma sebep olmadan cevap vermesi mümkün değildir) ilişkin hepimizin gelecek olan ikinci çift parçası gelmediğinde yaptığı çıkarımlar vardır. Yine de argüman bu aşamasında bu kanıt fazlaca öznel görünebilir, bu olgu, başka insanların da birbirlerine ve bize benzer şekilde karşılıkların yokluğundan ve bunlara ilişkin çıkarımlarından bahsetmeleriyle güçlenmektedir- bu tür yokluklara ve onlara ilişkin çıkarımlara yönelimin minimum düzeyde kültürün içinde aktarıldığını gösteren bir olgu.
Bitişiklik çiftlerinin normatif özelliklerinin varlığını kanıtlayan diğer bir tür kanıt elbette çok sayıda vakada yukarıdaki tanımlamalara uyan ve beklentileri destekleyen eylemlerin gerçekleşmesinden kaynaklanmaktadır. Ancak bu kanıtların statüsü, selamın anında ya da hiç karşılık görmediği ve soruların tam zamanında ya da hiç cevaplanmadığı hiç de seyrek olmayan konuşma örnekleri tarafından tehdit edilmektedir. Paradoksal olarak, bitişiklik çifti yapısının normatif karakterine dair en sağlam kanıtı sağlayan, bitişiklik çiftleri yapısının tam anlamıyla y da sorunsuz olarak hayata geçirilmediği bu tür “olağan dışı” vakaların göz önüne alınmasıdır.
İzleyen bölümlerde önce soru sorma niyetinde olanlar, sonrasında cevap verme niyeti taşıyanlar ve son olarak her iki tarafın bitişiklik çiftinin normatif karakterdeki yapısına  nasıl yöneldiğini içeren soru-cevap çiftleri örneklerindeki “olağan dışı” vakalardan gelen kanıtları kısaca ele alacağız.

Sorucular
Aşağıdaki iki örnekte, başlangıçtaki soru (1. ok) herhangi bir tepki uyandırmada başarısız olmuştur. Bunun üzerine niyetlenen sorucu, tekrar eder (2. ok) ve herhangi bir karşılık yokluğunda soruyu tekrar-tekrar eder (3.ok) ve sonunda bir cevap alır (4.ok). Her iki örnekte de soruyu soranın gittikçe daha kesik bir formda sorduğuna dikkat edin ki böylelikle alıcının aslında orijinal soruyu duymuş olduğunu ima etmektedir.

(1)(Atkinson ve Drew, 1979:52)

1. A:         Seni rahatsız eden bir şey mi var yoksa?
                      (1.0)
2. A:         Evet mi hayır mı
                     (1.5)
3. A:         Hı?
4. B:         Hayır.

(2)(Atkinson ve Drew,1979:52)

1. Çocuk:           Bunları kesmemiz lazım anneciğim.
                             (1.3)
2. Çocuk:           Değil mi anneciğim
                            (1.5)
3. Çocuk:           Değil mi
4. Anne:             Evet.

Her iki örnekte de ilk konuşmacı, orijinal soruya bir cevap verilmesinin “gerekli olduğunu” ve dolayısıyla fark edilebilir şekilde ya da resmi olarak yok olduğunu soruyu tekrar ederek ileri sürmektedir (Schegloff, 1972). İki durumda da tekrar (ve tekrar-tekrar etme) ilk konuşmacının bir cevabın verilmesinin gerekli hale gelmesine rağmen verilmediğine ilişkin kavrayışına kanıt oluşturmaktadır. İleri sürülen yokluk, sorunun tekrarı içinde -dolayısıyla aynı zamanda sorunun tekrarına da izin verilmiş oluyor-  talep edilmektedir. İkisinde de soru sorulan taraf sonunda bir cevap vererek (4.ok) bu normatif gerekliliği kabul etmektedir. Bu tarz örnekler ve bunlar gibi ikinci konuşmacıların verdikleri karşılıkların “soruyu cevaplamadığı” biçiminde değerlendirildiği durumlar, sorucuların kendi sorularının, seçilmiş olan sonraki konuşmacıları kendi konuşma sıralarında sınırlı bir eylem yani en azından soruya yanıt oluşturacak biçimde bir tepki vermek gibi bir eylem gerçekleştirmek zorunda bırakan bir olay akışıyla ilişkili normatif beklentiler içinde çerçevelendirildiği olgusuna dikkat ettiklerini kanıtlamaktadır.
Birinci eylemin üretilmesinin ikincinin üretilmesini zorunlu kılması koşulu yararlı bir şekilde ikinci eylemin birinci eylemle koşullu ilgiliği (conditional relevance) olarak ifade edilmiştir (Schegloff, 1968). Bu nitelik konuşmacıların (ve analistlerin) belirli konuşma olaylarının, örneğin sorulara verilecek cevaplar gibi, özellikle ve fark edilebilir biçimde yok olduğunu bulmalarına izin verir. Ve bu bulgu karşılığında konuşmacıların aranan olayı talep etmek için daha başka eylemlerde bulunmalarına, konuşmadaki üçüncü taraflara bu olayın yokluğunu iletmesine ve çeşitli çıkarımlarda bulunmak üzere bu yokluğu kullanmalarına izin verir. Gördüğümüz gibi, çiftin ilk parçasını üretenler, burada sorucular, eylemlerinin bu niteliğine yönelirler ve şimdi onlara karşılık verenlerin de aynı şekilde davrandığını göstermeye geçebiliriz. Bu yönelim, bir kez daha, ikinci konuşmacıların, bu durumda cevap verme konumundaki kişilerin, ilk konuşmacının başlattığı etkinliği sürdürmede başarısız olduğu “olağan dışı” örneklerde ayrıntılı olarak görünür olacaktır.

Cevaplayıcılar
Aşağıdaki örneklerde, ikinci konuşmacılar eylem çiftinin ilk parçası olan sorulara bir karşılık vermektedir ancak sözceleri sorunun sormak istediğine bir cevap olarak işitilebilir nitelikte değildir.

(3)(Trio:2:II:1)(Çeviride kodlama yapılmamıştır) 

M:         İşte ne oldu. Bullock’da bu akşam.
P:          .hhhh ya bilmiyorum.

(4)(W:PC:1:MJ(1):18)(Çeviride kodlama yapılmamıştır)

J:             Ama tren gidiyor. Tren de gemiye mi biniyor?.
M:           .h .h Ooh hiç bi fikrim yok. Söylemedi.

(5)(Rah:A:1:Ex:JM(7):2) (çocuğun sağlığıyla ilgili olarak) (Çeviride kodlama yapılmamıştır)

M:           S iyi mi?
J:             Ya o henüz dönmedi.

Bu örneklerin hiçbirinde soru cevaplanmamıştır. Ancak bütün örneklerde ikinci konuşmacı karşılık vermemektense, cevabı vermemesine ilişkin bir açıklama sunmuştur ve bu açıklamayı cevabın verilmesinin zorunlu olduğu yerde yapmıştır. Bu nokta birinci derecede önem taşıdığı ve örneklerde sunulan açıklama biçimleri farklılaştığı için her birini daha ayrıntılı biçimde ele alacağız.
İlk önce sorucunun, seçilmiş olan sonraki konuşmacı tarafından bir cevabın verilmesinin zorunlu olduğunu ileri sürmesine ek olarak, soruyu sormakla sorunun özüne ilişkin bilgisinin olmadığını da (Bullock’da bu akşam ne olduğuna ya da trenin gemiye binip binmemesine ilişkin) ileri sürmektedir. Hatta sorucu aynı zamanda soru sorma eylemiyle, alıcının bu konuya ilişkin bilgi sahibi olabileceğini de öngörmektedir. Bu yüzden cevaplayıcı için bir yanıt vermemeyi açıklamanın standart yolu, bilgi sahibi olmadığını ve bunun sonucu olarak soruya cevap verme konusundaki acizliğini ortaya koymaktır. Yukarıdaki 3.örnekte aynen bu durum söz konusudur.
4. ve 5. Örneklerde bu uygulama yönteminin bir uzantısını görmekteyiz. Nitekim 4. Örnekte M cevap vermedeki başarısızlığını bilgi eksikliğine bağlamakta (“Ooh hiç bi fikrim yok”) ve bu bilgisizliğini açıklamak üzere “Söylemedi” şeklinde konuşmasını sürdürmektedir. Aslında, cevabın yokluğuna ilişkin bir açıklama (örneğin bilgi eksikliği) sunulmuş ve başka bir açıklama da bu “bilgi eksikliği” için sunulmuştur. Bu olgu, sorucunun soru sorma eylemiyle M’nin bu konu hakkında “bilgi sahibi” olabileceğini ima etmiş olduğuna işaret etmektedir.
Son olarak 5.örnekte bu mantık yalnızca ikinci tür açıklama sunulacak biçiminde genişletilmiştir. Burada J sadece çocuğun iyi olup olmadığını bilmesine engelleyen bir durumu (çocuk henüz dönmedi) belirtmiştir. Sorgulamanın hemen ardından gelen bu ifade, önceki soruya ilişkin koşullu ilgililiğe değinen ve dolayısıyla sorulan soruya doğrudan bir cevap verilmemesini açıklayan bir ifade olarak işitilmektedir.
Bütün örneklerde soru-cevap bitişiklik çiftinin biçimsel gereklilikleri yerine getirilmese de, bitişiklik çifti düzeni normatif bir çerçeve olarak kullanılmıştır ve ikinci konuşmacının bu çerçeveyi hayata geçirmemesi, yine ikinci konuşmacı tarafından değerlendirmeye alınmış ve bu duruma açıklama getirilmiştir. Böylelikle her bir örnekte ikinci konuşmacıların soruya cevap vermemesine rağmen, sözceleri yine de önceki sorgulama eyleminin belirlediği ilgililik alanına doğrudan cevap niteliği taşımaktadır.

Sorucular ve Cevaplayıcılar
Bu tartışma, bir başka tür vaka örneklerinin incelenmesiyle bitirilebilir. Bu örneklerde sorulan soruya, ona cevap oluşturmayan bir başka soru ile karşılık verilmektedir ancak yine de koşullu olarak ilgili cevabın resmi olarak ya da fark edilir biçimde verilmediği gibi bir değerlendirme yapılmamaktadır. Buna tipik bir örnek aşağıdadır:

(6)(Schegloff, 1972:78) (Çeviride kodlama yapılmamıştır)

A:        Bu akşam geliyor musun?
B:        Birini getirebilir miyim?
A:        Tabii ki
B:        Geliyorum o zaman.

Bu örnekte A, B’nin ilk tepkisini uygunsuz ya da cevap vermekten kaçınmak olarak değerlendirmemektedir (tersi bir durumda A, sorusunu tekrarlayarak ya da B’nin cevabını sorgulayarak bunu gösterebilirdi). Bu bağlamda B’nin sözcesinin soruya cevap olmasa da soruyla analitik olarak bağlantılı olduğu fark edilmelidir ve bu sözcenin ifade edildiği yerde ifade edilmesi yetkisini sağlayan da bu bağlantılılıktır. Üstelik A’nın, B’nin sorusunu cevaplayarak bu bağlantılılığı etkin bir şekilde onayladığını da görmekteyiz. Son olarak A’nın cevabının tamamlanması (“Tabii ki”) ise B’ye, A’nın orijinal sorusunu cevaplaması için bir başka fırsat sağlar. Bu sayede A’nın baştaki sorusu (1.satır) ve  B’nin cevabı (4.satır) arasında katı bir bitişiklik gerçekleşmemesine rağmen, bütün olay dizisi yine de A’nın ürettiği çiftin birinci parçasının, en nihayetinde aradığı ikinci parçayı alacağına dair sürdürülen beklentisiyle sürdürülmektedir. 
Bu tür araya eklenen olay dizileri (Insertion Sequences) (Schegloff, 1972) biişiklik çiftlerinin birinci ve ikinci kısımları arasında gerçekleşir ve oldukça yaygındır. Aşağıdaki daha karmaşık örnekte ilk sorudan “Kaç tüp istersiniz efendim” sonra birkaç soru-cevap dizisi araya eklenmiştir:


(6)(Levinson,1983:305) (basitleştirilmiş)

1-        A:           Kaç tüp istersiniz efendim
2-        B:           I:hm(.) şimdiki fiyatı ne ee VAT ile birlikte 
3-                       biliyor musunuz ee
4-                       
5-                      
6-                       
7-        A:           bir tübü üç paund ondokuz efendim
8-        B:           üç ondokuz öyle mi
9-        A:           evet
10-      B:           Eee (1.0) evet ııhm ((diş sesi)) ((arada bir sesle)) ee du-dur bir düşüneyim
11-                     ne oluyor üç ondokuz 
12-                     bu daha büyük tüp için değil mi
13-     A:            yani evet bu otuz yedi c.c.s.
14-     B:            Ee hh bak ne diycem ben ee ee sizi tekrar ariycam
15-                     Kaç tane lazım olduğunu hesaplamam lazım.Kusura
16-                     bakmayın ben sizi- yani fiyatından emin değildim de
17-      A:           Peki

Burada B, A’nın baştaki orijinal sorusuyla ilgilenmeden önce3 soru sormaktadır (1-3. Oklar). Her seferinde B’nin araya soktuğu sorgulamalarıyla orijinal soru arasında gösterilen bir bağlantılılık vardır. Bu da A’nın kendi sorusunun eninde sonunda cevaplanacağına ilişkin beklentisini ardışık söylenenlerin akışı süresince devam ettirmesine izin verir. Son olarak B’nin sonunda cevap vermeyi ertelediğini ve 3-5.örneklerde olduğu gibi ertelemeye ilişkin bir açıklama bir özürle birlikte (15-16.satırlar) sunduğunu görmekteyiz.
Bitişiklik çifti kavramını belli türde eylemler için değişmez şekilde devreye giren bir yapı ya da alternatif olarak yalnızca ardışık olaylar dizisi hakkında istatistiksel bir genelleme olarak değerlendirmenin saçmalığını görecek kadar ilerlemiş bulunuyoruz. Çünkü eylemler, gerçekten de sıklıkla kavramın tanımladığı biçimde düzenleniyor olmalarına rağmen bitişiklik çiftlerinin doğası ve işleyişine ilişkin bazı önemli ve ayırt edici özellikler beklenen eylem biçim düzeni ihlal edildiğinde açığa çıkmaktadır. Gördüğümüz gibi bitişiklik çiftlerinin yapısının normatif karakteri ve ona bağlı olarak ortaya çıkan beklentiler bu tarz ihlaller bağlamında etkileşime katılanların davranışlarında açıkça kanıtlanmaktadır. Yukarıda tartışılan örneklerde, hem sorucular (1. ve 2. örnekte) hem de cevaplayıcılar (3., 4. ve 5. örneklerde), soru-cevap çifti yapısının normatif olarak açıklanabilirliğine karşı bir yönelim göstermiştir. Benzer şekilde 6. ve 7.örneklerde hem sorucu hem de cevaplayıcı asıl sorunun eninde sonunda cevaplanacağına dair beklentiyi devam ettirmede birlikte çalışmışlar ve bu sırada da olası cevaplayıcının bunu gerçekleştirmeyi ertelemesine izin vermişlerdir.
Bitişiklik çiftlerinin temel özelliklerini oldukça ayrıntılı ele aldık. Bunun sebebi konuşma etkinliğinin büyük bir kısmını kapsamasından çok bu tarz açık ardışık olay dizisine yönelmiş olan analiz biçiminin -daha önce 5.bölümde* karşılaştığımız bir biçim- çok daha karmaşık ve incelikli konuşma etkinliklerinin analizinde tekrarlanmaktadır. Her örnekte, o anki eylem onunla ilgili olan bir başka eylemin (ya da olası eylemlerin) ortaya çıkmasını öngörür şekilde analiz edilmektedir. İlgili olan “bir sonraki” eylem ortaya çıktığında, tipik olarak özel bir açıklama gerektirmediği biçiminde ele alınır: ilgili bir şekilde ifade edilen sonraki eylem özellikle açıklama gerektirmez (Analitik bir bakış açısından bakarsak, sadece normatif olarak kurumsallaşmış bir eylem dizisi gerçekleşmiştir). Ancak ilgili kılınmış ya da uygun bir sonraki eylem gerçekleşmediği takdirde, durum özellikle açıklanabilir hale gelmektedir. Böylesi şartlarda, eylemle bağlantılı beklentiyi karşılamayan bir etkinlik gerçekleştiren kişi tarafından açıklamalar sunulabilir. Ya da alternatif olarak, bu etkinliğin kendisi özel çıkarımların nesnesi haline gelebilir ve bu yüzden eyleme ilişkin şartlara ya da ihlali gerçekleştiren tarafın rol kimliği, kişiliği, hedefleri ve güdüleri gibi özelliklere dayanarak açıklanabilir. Genellikle standart biçimlerden bütün sapmalar bu tür çıkarımlara sebep olabilir ve kısmen bu sapmalar aracılığıyla örneğin “güdüler” ve “kişilikler” davranışta görünür hale gelebilir. Bu sebeple belki de “kibarlık maskesi” yerinde bir adlandırma olmaktadır ancak etkileşime giren kişinin “normal biçimlere” karşı gösterdiği titiz bağlılık olmasa, diğerleri nasıl biriyle uğraştıkları konusunda garip bir biçimde bilgisiz bırakabilir. 

Notlar
*Metin içi göndermeler okuyucuyu  burada ele alınmayan John Heritage, Garfinkel and Ehtnomethodology (Cambridge:Polity Press, 1984) isimli kaynağa yönlendirmektedir.

Kaynakça
Atkinson, J.M. ve Drew, P. (1979) Order in Court:the Organization of Verbal Interaction in Judicial Settings, London, MacMillan.
Atkinson, J.M. ve Heritage, J.C. (1984)Structures of Social Action: Studies in Conversation Analysis, Cambridge, Cambridge University Press.
Levinson, S.C. (1983) Pragmatics, Cambridge, Cambridge University Press.
Schegloff, E.A. (1968) Sequencing in conversational openings. American Anthropologist, 70, pp. 1075-95.
Schegloff, E.A. (1972:) Notes on conversational practice:formulating place. In Sudnow 1972, pp. 75-119.
Schegloff, E.A. (1980) Preliminaries to preliminaries:can I ask you a question?  Sociological Inquiry, 50, pp. 104-52.
Schegloff, E.A. (1984) On some questions and ambiguities in conversation. In Atkinson ve Heritage 1984, pp.28-52.
Schegloff, E.A. ve Sacks, H. (1973) Opening up closings. Semiotica, 7, pp. 289-327.
Sudnow, D. (ed.) (1972) Studies in Social Interaction, New York, Free Press.
Terasaki, A.K. (1976) Pre-announcement sequences in conversation. Social sciences working paper no.99, Irvine, University of California.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.