7 Eylül 2014 Pazar


‘TEDAVİ İLE DAHA İLERİ GİTMENİN MÜMKÜN OLMADIĞINI FARZ ET, NE YAPARDIN?’ PSİKİYATRLAR VE TRANSSEKSÜEL HASTALAR ARASINDAKİ ETKİLEŞİMLERDE HİPOTETİK SORULAR 

Susan A. Speer ve Ceri Parson



Speer, S. and Parsons,C. (2007) “Suppose it wasn’t possible for you to go any further with treatment, what would you do?” Hypothetical questions in interactions between psychiatrists and transsexual patients. Alexa Hepburn and Sally Wiggens (ed.) Discıursive Research in Practice, Cambridge University Press; Cambridge. Pp.182-199.

Çeviri: Göklem Tekdemir Yurtdaş

Giriş
Psikiyatrlar, teşhis koyma veya reçete yazma gibi rolleri olan diğer sağlık uzmanları gibi, hastaların veya bakıcılarının ulaşmak isteyeceği çeşitli tedavi yöntemlerine erişimde kontrolü ellerinde tutarlar. Bu “bekçilik” rolü, özellikle hastanın belli bir ilacı veya tedaviyi istemesinin  (örneğin metadon veya ‘karşı cins’ hormonları ve cinsiyet değiştirme ameliyatı), ‘rahatsızlığının’ (örneğin , eroin bağımlılığı veya transseksüelizm) bir belirtisi olarak yorumlanabileceği ortamlarda daha da önem kazanır.1 İngiliz Ulusal Sağlık Servisi (The UK National Health Service (NHS)) Cinsel Kimlik Kliniği (Gender Identity Clinic (GIC)), psikiyatrın bekçi rolünün belirginleştiği ortamlardan biridir.
GIC çalışanları öncelikle, kendini ‘transseksüel’ olarak tanımlayan hastalarla ilgilenmektedir.2 Transseks üellik, DSM’de resmi olarak ‘Cinsel Kimliği Bozukluğu’ (CKB) başlığı altında belirtilmiştir. CKB teşhisi konulan kişilerin, ‘kendini güçlü ve ısrarlı bir biçimde karşı cins bağlamında tanımlama ve kendi cinsiyetiyle ilgili sürekli ve şiddetli bir rahatsızlık duyma veya o cinsiyete ilişkin cinsel rolle ilgili bir uygunsuzluk hissi’ sergiledikleri söylenmektedir (Uluslararası Harry Benjamin Cinsiyet Disforisi Derneği, 2001: 4). İstatistiksel yönden, transseksüelizmin her 11,900 erkekten 1’ini ve her 30,400 kadından 1’ini etkilediği düşünülmektedir (aynı yazıda, 2001: 2). Transseksüellerin çoğunluğunun tedavisi, yüksek dozda karşı cins hormonu almayı  (Hormon Değiştirme Terapisi) ve Cinsiyet/Sex Değiştirme Ameliyatlarını (CDA/SDA) kapsamaktadır.
Transseksüellerin, hormonları tedarik etmek ve ameliyat talebinin kabul edilebilmesi için, ameliyat-öncesi aşamada bir Cinsiyet Kimliği Kliniği’nde iki psikiyatr tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Psikiyatrlar ameliyat öncesinde, kliniğe gelen hastalarla üç ile altı ayda bir kez görüşürler. Ameliyat sonrasındaki aylarda, takip konsültasyonları da yapılmaktadır. Değerlendirme seansları sırasında psikiyatrları ilgilendiren başlıca konulardan biri, hastanın, tedaviye uygun bir aday olup olmadığıdır. Önceden belirlenmiş bir sağlık kriterine göre hastayı değerlendirir ve bir ‘ayırıcı tanı’ koymaya çalışırlar (yani, cinsiyet kimliği rahatsızlığının hangi türde olduğunu isabetli bir biçimde teşhis etmeye ve hastanın bu durumla ilgili ya da ilgisiz bir başka ruh sağlığı probleminden mustarip olmadıklarını belirlemek anlamında).    
Uluslar arası çapta tanınmış Harry Benjamin Uluslararası Cinsiyet Disforisi Derneği’nin Cinsel kimlik bozuklukları için bakım standartlarına göre (2001) psikiyatrlar, hastaların ameliyata sevk edilmeden önce, ‘uygun olma’ ve ‘hazır olma’ koşullarına sahip olduklarını belirlemek zorundadır. Uygun olma koşulunun bir göstergesi olarak, hastalar,  en az bir yıl boyunca istedikleri cinsiyet rolünde tam zamanlı yaşadıklarını göstermek zorunda oldukları ‘Gerçek Yaşam Testi’ne (‘Gerçek Yaşam Deneyimi’ olarak da bilinir) girmek zorundadır. Bu süreç, yüksek dozda karşı cins hormonlarıyla geçirilecek en az bir yılı da kapsamaktadır. ‘Hazır olma’ koşulunu sağlamak için, hastalar, ‘evrimleşen cinsel kimlikte artan bir sağlamlaşma veya yeni ya da onaylanan cinsel rol içinde ruh sağlığında gelişme’ göstermek zorundadırlar (aynı yazıda: 7). 
GIC’de psikiyatrik değerlendirmeden geçen transseksüel hastaların temel sorunlarından biri, kendilerinin ameliyat için uygun bir aday olduklarına psikiyatrı ikna etmektir. Araştırmalar, bazı hastaların sadece bir psikiyatrla görüşmek zorunda olmaktan dahi güceneceklerini göstermektedir (Green, 2000: 914); psikiyatra, ‘davetsiz misafir’ gözüyle bakmakta (Brown and Rounsley, 2003), Gerçek Yaşam Testini gereksiz derecede katı, uzun süreli ve küçük düşürücü bulmaktadırlar (Reid, 1998). Gerçekten de, NHS değerlendirme süreci, tedavilerini tamamlayan ve bu sürece ilişkin ‘agresif ve kaba muamele, acımasız kurallar’ ve ‘tedaviyi geri çekme tehditleri’nden bahseden hastalar tarafından yaygın şekilde eleştirilmiştir (Burns, 2004a; ayrıca bakınız West, 2004).
Psikiyatr ve hastaların çelişen ilgi alanları, tedavi bağlamı içinde bir takım gerilimlere yol açmaktadır. Yorumcular, ameliyatlarının gecikmesinden veya reddedilme olasılığından endişe duyan hastaların, ameliyata ‘karşıt bir belirti’ oluşturacağına (genelde haklı olarak) inandıkları için seçtikleri cinsel kimlikle ilgili herhangi bir kararsızlık durumunu büyük olasılıkla bildirmeyeceklerine dikkat çekmişlerdir. Benzer biçimde, hastalar bir ‘cinsiyet problemi’ yaşadıklarına dair önermeleri şiddetle reddetmekte ve yalnızca ‘onlardan önce gelen transseksüellerin basılmış gelişimsel tarihi’nde (Green, 1987: 7-8, 1974; Stone, 1993) bulunan basmakalıp cinsiyet anlatılarını tekrarlarlar; örneğin, ‘her zaman’ bu şekilde hissettikleri – erkek/kadın bedenine hapsolmuş bir kadın/erkek olarak (Raymond, 1994: xvi). Dolayısıyla, pratisyen-hasta konsültasyonu, hem psikiyatr hem de hastanın amaçlarını küçülttüğü bir ‘kedi-fare’ oyunuyla sonuçlanan ‘düşmanca bir karşılaşma’ olarak betimlenir (Newman, 2000: 399). Bu sebeple psikiyatr için söz konusu olan, ‘Bu insanın “gerçek bir transseksüel” olduğundan ve sadece tedaviye erişmek için duymak istediğimi düşündükleri şeyleri söylemediklerinden nasıl emin olabilirim?’ meselesidir. Hastalar için ise, ‘Bu şüpheci psikiyatrı benim gerçek bir transseksüel olduğuma nasıl ikna edebilir ve tedavimi alabilmek için duymak istediğini düşündüğüm şeyleri nasıl söyleyebilirim?” biçimindedir.
Günümüzde transseksüel hastaların değerlendirilmesi ve tedavileri sırasında ortaya çıkan bazı gerilimler üzerine yorumlar ve etnografyalar bulunmaktadır. Bunlardan özellikle biri, Sandy Stone’nun (1993) Janice Raymond’un (1973) radikal feminist kitabı Transseksüel İmparatorluk’a karşılık verdiği ilgi uyandıran cevabıdır. Stone (1993: 13) şunu iddia eder:
ayırıcı tanı peşindeyken müstakbel transseksüele bazen sorulan sorulardan biri şudur: ‘cinsel organların hariç her yönden bir erkek [ya da bir kadın] olabileceğini farz et, bu seni tatmin eder miydi?’ Verilebilecek olası cevaplar vardır, ancak sadece bir tanesi klinik açıdan doğrudur.  
Burada Stone, psikiyatrın bekçilik rolü ile kliniğin kurumsal taleplerinin ürettiği bazı gerilimleri ima etmektedir. Hastaların ameliyat edilmek üzere önerilmesi için soruya ‘klinik açıdan doğru’ bir cevap vermeleri fikri (örneğin cinsel organlarını değiştirmezlerse, tatmin olmayacaklarını beyan etmeleri), söz konusu gerilimler ve yukarıda bahsedilen ‘kedi-fare’ oyununun etkileşimsel olarak nasıl hayata geçirildiği hakkında bir şeyleri yakalamayı sağlar. Ancak, Stone’nunkine benzer açıklamalarda bir takım problemler vardır. Bu literatürde tipik olarak rastlandığı gibi, Stone’nun gözlemleri de gerçek hayattan, gerçek zamanlı psikiyatr ve transseksüel hastalar arasındaki konsültasyonlardan alınmış birinci el örneklerden ziyade, tedavi hakkında geçmişe yönelik ikinci el beyanlara dayanmaktadır. Dolayısıyla, Stone’nun bahsettiği tanısal sorunun görgül olarak hakikaten sorulup sorulmadığını bilebilmemizin bir yolu yoktur. Dahası, …eğer psikiyatrlar bu tarz soruları soruyor iseler, etkileşimsel olarak bu tarz soruların – ve göstermeleri gereken ilgili etkileşimsel gerilimlerin – nasıl gerçekleştirildiğini bilebilmemizin bir yolu yoktur. Bu bölümdeki amacımız, tam da bu meseleler üzerine analitik bir kazanç elde etmek amacıyla, gerçek bir tedavi ortamından alınan spontan ve doğal olarak gerçekleşen verileri kullanmaktır. Tek bir vakadan yola çıkarak, psikiyatrın bu tür bir soruyu kullanıp teşhisinin ve önerilen tedavinin doğruluğunu (örneğin, hastanın sahiden ‘gerçek’ bir transseksüel olduğunu) nasıl pekiştirdiğini ve hastanın bu tür bir soruyu nasıl yanıtlayıp, gerçekten ameliyata uygun bir aday olduklarına psikiyatrı nasıl ikna ettiklerini inceleyeceğiz. Son olarak, Stone’nun (1993) iddia ettiği gibi, psikiyatrların ve hastaların olası cevaplardan sadece bir tanesini ‘klinik açıdan doğru’ bulup bulmadıklarını ele alacağız. 

Materyaller ve Prosedürler 
Burada incelediğimiz örnek, ikinci yazarımız tarafından toplanan, bir UK NHS GIC’de gerçekleşen doksan beş adet birebir psikiyatr-hasta konsültasyonunun ses kaydından oluşan veri tabanından elde edilmiştir.3 Bahsedilen klinik, dünyadaki en büyük GICdir. Bütün NHS başvurularının yüzde doksan beşi ile burada ilgilenilmektedir ve klinikteki psikyatristler, her yıl 600 yeni hasta görmektedirler. Klinikte dört danışman psikiyatr bulunmaktadır ve ikisi bu çalışma için seanslarını kaydetmişlerdir. Her seans on beş ila altmış dakika arası sürmektedir.4
 Verilerimizde hipotetik hedef sorumuza ait altı örnek bulduk. Stone’nun yukarıda bahsettiği soru gibi, her birinde psikiyatr, hastaya cinsiyet değiştirme ameliyatına izin verilmediği veya hastanın karşı cins hormon tedavisinin geri çekildiği hipotetik bir senaryo sunmaktadır. Psikiyatr, hastaya böyle bir durumda ne yapacaklarını sorarak devam etmektedir. Bu ardışık olay dizileri tipik olarak ‘X tedavisini yapamayacağını/alamayacağını farz et . . . Ne yapardın?’ yapısını içermektedir.5 Her örnek, aynı psikiyatr tarafından, genelde hastalara birinci veya ikinci görüşme bağlamında söylenmiştir.6 Detaylı olarak analiz ettiğimiz aşağıdaki alıntı, veri tabanımız boyunca belirlediğimiz altı örneğin temsilcisi niteliği taşımaktadır.7 Bu alıntı,  birinci yazar tarafından Gail Jefferson’ın (2004) geliştirdiği yazı dökümü sembolleri ile yazılmıştır. Burada, hipotetik sorunun nasıl kurulduğunu ve transseksüel hastaların psikiyatrik değerlendirmesinde nasıl işlediğini göstereceğiz. Son olarak, bu tür bir hipotetik sorunun, transseksüel hastaların psikiyatrik değerlendirmesi ve tedavisinde ne derece kullanışlı veya ‘başarılı’ bir strateji olarak görülebileceğini ele alacağız.  

Hipotetik soruların etkileşimsel organizasyonu 
Verimizdeki hipotetik soru dikkat çekici bir şekilde benzer bir kalıbı izlemektedir. Aşağıdaki ilk alıntıyı ele alalım. Soru (sol tarafında →ile işaretli), psikiyatrın (erkekten-kadına bir transseksüel olarak gelen) hasta ile onun bir kadın olarak ne kadar kabul edildiğini ve yeni rolünde kendisine ilişkin gerçekçi bir görüşünün olup olmadığını araştırmak için vakit geçirdiği anda geliyor. Hasta, bu alıntının hemen öncesinde psikiyatrın yine de bir kadından ziyade erkek olarak gözükebileceği önermesine karşı kendisini savunma sürecindedir.

Alıntı 1: T11 Seans 2 17.38 – 19.30
1 Hasta: Bence ben yeterince feminenim (biliyorum) . hhh
2    (.)
3 Hasta: yani büyük bir ameliyat olmadan ve -
4       yüzümü değiştirmeden
    (1.2)
6 Hasta: Ben- katlanmak zorunda kaldığım surat bu
7       ya(h)ni(h) [ (hh) .hhh
8 Psy:     [oh evet evet peki tamam .hh
    ah::m
10     (0.6)
11 Psy: (1) → .hh farz et, (.) sadece farz et tedaviye devam- (.)
12         (2) →  bir sebepten dolayı tedaviye devam etmen mümkün olmayab- 
13           - değil
14         (3) → ne yapardın

Hipotetik sorunun yer aldığı ardışık olay dizisi üç kısımdan oluşuyor. Psikiyatr, dizinin ilk kısmında, hastayı bir şey hayal etmeye davet ederek başlıyor: ‘farz et ki, (.) sadece farz et’ (11. satır). Perakyla’nın (1993) AIDS danışmanlıklarında hipotetik soruların kullanılması üzerine yaptığı çalışmasında gösterdiği gibi, bir konuşmacı tarif edilmek üzere olan hipotetik senaryonun ‘koşulluluğunu’ ve ‘epistemolojik statüsünü’ ayarlamak için sıra alışına bu şekilde başlayabilir (Perakyla, 1993: 301ff). Bu alıntıda, ‘farz et’teki ikinci heceyi uzatıp, sonra ‘sadece’ kelimesini ekleyip yeniden başlayarak (satır 11) psikiyatr, hastayı yapmaya davet ettiği şeye dikkat çekmekte ya da bunun özel olan niteliğini ‘işaretlemektedir’ (örneğin, tamamen ‘farazi’ veya hipotetik olarak işaretlenmekte). Bu bakımdan, hastayı, sonra gelecek olan şeyi nasıl yorumlaması veya okuması gerektiğine dair yönlendirmekte ya da bilgilendirmekte, aynı zamanda betimlemenin koşulluluğunu ‘yükseltmektedir’ (Perakyla, 1995: 292).
Ardışık olay dizisinin ikinci kısmında, psikiyatr, hastayı hayal etmeye davet ettiği ve gelecekte gerçekleşen hipotetik senaryoyu betimlemeye geçmektedir: ‘bir sebepten dolayı senin için tedaviyle daha ileri gitmen mümkün olma- değil’ (satırlar 11-13). Bu alıntıdaki kendini onarımlar ve karışıklıklar oldukça açıklayıcıdır. Psikiyatrın, hipotetik senaryonun betimlemesine hemen giriş yapmak istercesine konuşmaya nasıl başladığına dikkat edin – ‘farz et ki tedaviye devam etmen mümkün değil’. Ancak, bunun yerine, ‘tedaviye devam -’ üzerinde onarım yapmakta, ilave olarak ‘bir sebepten dolayı’ sıra alış öğesini eklemektedir (12-13. satırlar). Bu onarım, gelecek olan tarifin epistemolojik statüsünü ve ‘tamamen farazi’ doğasını ifade etmek işini daha da ileri götürmektedir. Özellikle, psikiyatr, hastanın önüne koymak üzere olduğu hipotetik senaryonun olası sebebini veya kaynağını, önceden belirlenmemiş veya (kendisi veya başkası tarafından) öngörülmemiş genel bir şey olarak sunmaktadır. Sıra alışını bu şekilde kurarak, hasta için o anda mevcut olan, hipotetik senaryonun gerçek hale gelebileceği, gerçekleşmesinin an meselesi veya muhtemel olabileceği ya da psikiyatrın kendisinin senaryoyu eyleme dönüştüreceği ithamlarını ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.    
Olmayab-” ifadesinin “değil” ile değiştirildiği bir diğer onarım: ‘tedaviye devam etmen olmayab- değil’ (satırlar 12-13) ifadesi tarif edilen senaryonun hipotetik doğasını devam ettirmek üzere ek bir işlev görmektedir. Burada, ‘mümkün değil’, ‘mümkün olmayabilir’e kıyasla kulağa daha soğuk ve koşullu gelmekte, hipotetik senaryoyu gerçekliğe daha yaklaştırıp, daha acil ve böylece hasta için daha tehdit edici bir hale sokmaktadır. 
Dizinin üçüncü ve son kısmında, psikiyatr hastaya bir ‘ne’ sorusu (Schegloff ve Lerner, 2004) yöneltir – ‘ne yapardın’ (satır 14). Bu, hastayı, hayal etmeleri istenilen hipotetik senaryoya ilişkin cevabını nasıl vermesi gerektiğini tam olarak belirlemelerini sağlayacak bilgi ile donatmaktadır. Bu sorunun, birinci ve ikinci kısımlarla hali hazırda ima edilmiş olduğuna dikkat edin: psikiyatr, ‘farz et ki senaryo X’  ifadesi yoluyla ‘öyleyse soru Y’yi ima etmiş olmaktadır (Lerner, 1991: 4422ff). Sorunun,  ‘senaryo X ise’ ‘soru Y’ biçiminde de tasarlanabileceğini belirtmeye değerdir (örneğin, ameliyata gidemesen ne yapardın?). Ancak, önceki sıra alış tasarımının üstünlüğü, psikiyatra senaryonun hipotetik, koşullu karakterini ‘peşinen’ işaretlemesini ve ifade etmesini sağlaması ve böylece hastanın senaryonun gerçekleşebileceğine dair olası endişelerini uzaklaştırmaktır. Ayrıca bu soruyu, bir dizi soru arasından özel bir soru olarak işaretlemekte, dolayısıyla konuşma içinde özel bir biçimde dinleneceğini ve bu sayede doğru şekilde hazırlanmış ve konum almış bir alıcı ile konuşacağını garantiye almıştır. Bu ayrıca psikiyatrın, hasta için özel ya da hassas bir konuyu ileri sürmeden önce hastanın kendisiyle işbirliği yapmasını güvenceye alacak yollardan biri olabilir. 
O halde, özetlemek gerekirse, bu alıntıdaki hipotetik sorunun tanımlanabilir üç kısmı vardır:
Hastayı bir şey hayal etmeye davet
Hastanın hayal etmesi istenen hipotetik senaryonun bir betimlemesi
Hastanın bu hipotetik senaryoda nasıl davranacağı soran bir soru öğesi
Psikiyatr, hastanın geleceği için büyük ölçüde bir tehdit oluşturabilecek ve sonuçları olabilecek bir şeyi sanki değerlendirmelerinin sonucuna etki etmeyecekmiş gibi sunmak için bu hipotetik formatı kullanmaktadır: tanımı gereği, ‘hipotetik soru bir çıkar gözetilerek sorulur, çünkü cevabın duruma bir etkisi olmayacaktır’ (UsingEnglish.com).
Ancak, burada bir paradoks vardır: psikiyatr soruyu ‘tamamen farazi’ diye çerçeveleyip, epistemolojik statüsünü ayarlamak için ne yaparsa yapsın, klinik ortamının kurumsal ve uygulama bağlamı (bilhassa bekçilik rolü), tedavi kararlarının – ve özellikle hastanın ameliyata gönderilip gönderilmeyeceği hakkındaki kararlarının – üzerinde büyük bir güç ve kontrol sahibi olduğu anlamına gelmektedir. Bu bakımdan, tedavinin kesilmesine dair hipotetik sorular sadece teşhise yönelik değil, aynı zamanda çok daha üst düzeyde bir kurumsal ağırlık taşımaktadır.
Bu noktada, hipotetik soruların farklı kurumsal ortama sahip AIDS danışmanlıklarındaki işlev tarzı (Perakyla, 1993, 1995; Silverman, 1997) ile bir karşılaştırma yapmak kayda değer olacaktır. Bu terapötik çerçevede, aşağıda yer alan ikinci alıntıda görülebileceği gibi, danışmanlar HIV pozitif hastalarına eğer hastalanırlarsa bununla nasıl başa çıkacaklarını sormak için hipotetik sorular kullanmaktadırlar.

Alıntı 2: (Perakyla, 1995: 270) D1 danışman, H hastadır.
1 D1:   d:: diyelim ki(0.2) biz diyemeyiz ve sen  de diyemezsin
2 H:     ev[et  
3 D1:       [ama diyelim ki hastalanmaya başladın (0.8) veya de ki
4          öyle hasta oldun ki sanki kendi başına
5          karar alamıyorsun.=senin adına karar alacak   
6          kim olurdu   
7          (0.3)
8 D1:   Sana bakacak kişi (0.2) olarak kimi:


Danışman, hastayı geleceğe dair korkular, hastalık ve ölüm gibi ürkütücü konular hakkında konuşmaya cesaretlendirmek için hipotetik formatı kullanmaktadır. Şüphesiz, bu ortamda hipotetik senaryonun konusu hasta için de potansiyel olarak hassastır – ne de olsa hasta olmadıkları halde olası ölümlerinin gerçekliğini ortaya koymaktadır! Ancak, AIDS danışmanlıkları ile transseksüel hastaların psikiyatrik değerlendirilmesi arasındaki temel fark, önceki ortamda danışmanların, bazen hastalara durumlarıyla ilgili bilgi vermek durumunda kalsalar bile (Perӓkylӓ, 1995: 300-1), önerilen hipotetik senaryonun gerçekleşip gerçekleşemeyeceği üzerinde herhangi bir kontrollerinin olmamasıdır.  Örneğin, hastanın sağlığının gerilemesi veya AIDS ile alakalı bir hastalıktan ölmesi üzerinde etkileri olamaz. Gerçekten de, AIDS danışanı, hasta hipotetik soruya yanıt olarak ne söylerse söylesin, o senaryoyu daha olası kılmayacaktır. Buna karşın cinsel kimlik kliniğinde psikiyatrın hipotetik senaryonun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini etkileyecek kurumsal otoritesi vardır.  Öyleyse, bu bakımdan, hem psikiyatr hem de hasta için, önerilen hipotetik senaryo hiç de hipotetik değildir. Aksine, hastalar bu soruya verecekleri yanıttan sorumlu tutulabilecekleri ve yanıtlarının, söyleyecekleri diğer her şey ile birlikte, değerlendirilmeleri üzerinde bir etkide bulunabileceği olasılığına büyük ölçüde hazırlanmış durumdadır.
Buna ilaveten, öyle görünüyor ki verimizde hipotetik sorunun sunulduğu hassas tarz ile hassas olmayan sorunun başlatıldığı yer arasında biraz uygunsuz bir ilişki bulunmaktadır. Dolayısıyla, psikiyatr sorunun epistemolojik çerçevesini ve hipotetik soruyla bağlantılı olan kendi rolünü idare etmek için elinden gelenin en iyisini yapsa dahi, hastayı o senaryonun konusal içeriğine (örneğin, olası tedaviyi geri çekme konusunu ortaya atma) hazırlamamaktadır.8 Dolayısıyla, hipotetik soru, konuşmada geçen bir önceki tartışmaya doğrudan bağlı değildir:

Alıntı 3 (alıntı 1’in başlangıcı)
1 Hasta: Bence ben yeterince feminenim (biliyorum) . hhh
      (.)
3 Hasta: yani büyük bir ameliyat olmadan ve -
    yüzümü değiştirmeden
5       (1.2)
6 Hasta: Ben- katlanmak zorunda kaldığım surat bu
      ya(h)ni(h) [ (hh) .hhh
8 Psy:     [oh evet evet peki tamam .hh
      ah::m
10        (0.6)
11 Psy: (1) → .hh farz et ki, (.) sadece farz et- (.)

Burada bir önceki tartışma konusu sona eriyor gibi gözükmektedir: Bu alıntıda, hasta, kendi bakış açılarının ‘ahlaki mesajını’ veya ‘verdiği dersi’ özetleme şeklinde duyulabilecek, Schegloff ve Sacks’ın (1973: 306) ‘özdeyişsel’ diye tanımladıkları bir formülasyon üretmektedir. Jefferson’ın (1984: 211) dikkat çektiği üzere, ‘özetsel değerlendirmeler bir konunun kapanışını ima etmekte ve konu değişimlerinin hemen öncesine yerleştirilmektedir’. Bu bakımdan ‘ben- katlanmak zorunda kaldığım surat bu ya(h)ni(h)’ (satırlar 6-7), bir sonraki ‘aralığı’, psikiyatra istediği herhangi başka bir konuyu başlatması için ‘kullanıma hazırlar’. Böylece, hasta hassas bir şeyin yaklaştığını fark etse bile, tedavisi ve tedavisinin ona erdirilmesi gibi konuların hastanın bu noktada gelmesini beklediği en son şey olduğuna inanmak için yeterli sebep vardır. Gerçekten de soru ‘damdan düşer’ gibi gelmektedir. Böylece hasta ‘projektör altına’ alınmaktadır. Hatta bu, psikiyatrın tam da yapmak istediği bir şey gibi görünmektedir.
Yeniden bunu, AIDS danışmanlıklarında danışanların ‘dikkatli bir konuya girişi hazırlama ve konu gelişimi ile hastalarını geleceğe dair hipotetik sorulara hazırlaması’ (Perakyla, 1995: 333) ile karşılaştırın. Danışmanlar özellikle önceki konuşmaların ‘olası gelecek durumun zaten ima edildiği fakat henüz açıkça ifade edilmediği’ (Perakyla, 1993: 297) bir ortamı sağlamasını garantilemeye çalışmaktadırlar.

Alıntı 4 (Perakyla, 1995: 273)

1 H: (söyleyebilir misiniz-) (.) ana semptomlar neler- (0.5)
          zatüre size aslında ne yapar
          (.4)
          (sisteminize) (    ) girdiğinde
5 D2: Öksürük yapar,
6 H: Evet.
7 D2: nefes alamama
8             (3.5)
9 D1: bunlar daha önceden düşündüğünüz şeyler mi yoksa
10            pek de değil mi
11            (2.0)
12 H: uh::m (0.2) pardon ne demek istediniz- ne
13           (şey gi[bi-)
14 D1:           [bütün bunlar bu yaptığımız konuşma.
15           =semptomlar ve şeyler hakkında
16           (0.4)
17 H: Evet üzerine düşünmüş (0.2) düşündüm
18             bunların, = [(dediğim gibi) önceden daha fa:zla
19 D1:     [hım
20 H:  = yani [o (0.2) err: (1.0) (  ) benim=
21 D1:           [hım
22 H: = onlar hakkında daha çok- (0.4) düşünüyorum şu an çünkü
23            (.6) biraz daha yerleştim bu
24           işte (.)   [görevde. Ve eğer (biraz siz)=
25 D1:             [evet
26 H: = ( ) (yani şimdi: daha fazla) zamanım var
27           (ben)
28 D1: (        [ )
29 H:         [ (aslında) [izin alacağım (yani)
30 D1:                [d:: diyelim ki (0.2) biz 
31         diyemeyiz ve sen diyemezsin
32 H:      ev[et  
33 D1:       [ama diyelim ki hastalanmaya başladın (0.8) veya de ki
34          öyle hasta oldun ki sanki kendi başına
35          karar alamıyorsun.=senin adına karar alacak   
36          kim olurdu   
37          (0.3)
38 D1:   Sana bakacak kişi (0.2) olarak kimi:

Bu alıntıdaki hipotetik durum, hastanın olası gelecekte AIDS ile alakalı bir hastalığa sahip olması konusuyla ilgilidir (satırlar 33-5). Ancak, zatürre ile ilişkili ‘semptomları’ ilk konulaştıran hastanın kendisidir (satırlar 1-2). HIV pozitif hastalarında zatürre, genelde bağışıklık sisteminin çöktüğünü ve ‘tam gelişmiş AIDS’in başladığını göstermektedir (Perakyla, 1995: 274, n.18). Yani danışmanın hipotetik sorusu, en başta hasta tarafından başlatılan bir bağlantıyı ele almakta ve konulaştırmaktır. Perakyla’nın dediği gibi, ‘danışmanın yaptığı, hastanın zaten söylediği şeyi sadece belirgin hale getirmektir’ (1995: 275).
Öyleyse, bu aşikar paradokslara ve uyumsuzluklara ne açıklama getirilebilir? Bilhassa, (a) eğer sorunun sadece hipotetik olmadığı ve hastanın yanıt olarak söyleyeceği şeyin, psikiyatr tarafından bu senaryonun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini belirlemek için kullanılabileceği her iki taraf için de açık ise ve (b) eğer psikiyatr aynı anda soruyu ‘damdan düşer’ gibi söylemesi ile sorunun epistemolojik statüsünü idare etmek adına yaptığı çalışmaları baltalıyor ise; psikiyatr neden sorunun epistemolojik statüsünü ve ona ilişkin kendi çıkarını düzenlemek adına bu çabayı göstermekte ve hipotetik senaryoyu hasta için ‘hassas’ bir konu olarak ele almaktadır?
Olası bir açıklama, bu sorular ile ne yapılmak istendiği konusu etrafında dönmektedir. AIDS danışmanlığında hipotetik sorunun bütün amacı daha çok hastaların, hasta olmalarına dair korkularıyla yüzleşme kapasitelerini arttırmak iken, transseksüel hastaların psikiyatrik değerlendirmelerindeki hipotetik soru, tamamen farklı bir seri kurumsal amaca hizmet etmek üzere kullanılmaktadır. Özellikle, bir tanısal alet olarak psikiyatrın isabetli bir ayırıcı tanıya varmasına katkıda bulunması için kullanılmaktadır.     
Hasta için doğru tedavi yolunun bu olduğundan emin olmak, hastanın istediği cinsiyet rolüne dair bağlılığının geçerli bir tanısal testini temin etmek ve hastanın basmakalıp ‘ders kitabı cevabı’ vermesinden (örneğin, arzuladıkları tedaviyi almak için bu şartlarda söylemeleri gerektiğini düşündükleri şeyi söylemek)  kaçınmak için hastayı ‘projektör altına’ almak ve onlara sorunun geleceğini belli etmemek bir açıdan anlamlıdır. Ancak, bu kullanımın bir sonucu, burada ve şu anda, sorunun hastaya değil, en başta psikiyatra hizmet etmesidir.  Hastalar, buna oldukça hazırlıklı oldukları için bir ikilemle karşılaşmaktadırlar. Ameliyat olmak için devam etmek isteyen her hasta, bir taraftan görünüşte damdan düşer gibi gelen bu hipotetik soruya ‘projektör altında’ cevap vermeli ve bunu olabildiğince spontane ve dürüstçe yapmalıdır. Hasta diğer taraftan, sorunun kendisine ve cevaplarının tanısal getirilerine dikkatli etmeli, yanıtlarının sahicilik taşımasını ve istedikleri cinsiyet rolüne ilişkin samimi bağlılık göstergeleri içermesini sağlamalıdır.9 Ayrıca, psikiyatr tarafından ameliyatla ilgili bir kontrendikasyon olarak yorumlanabilecek veya psikiyatrın hipotetik senaryoyu gerçeğe dönüştürmesini sağlayacak adımlar atmasına neden olacak bir şey söylemekten kaçınmalıdırlar.
Öyleyse, hasta bu ikilemle nasıl başa çıkmaktadır? Hipotetik soruya nasıl cevap vermeli ve psikiyatrı kendisinin ameliyata uygun bir aday olduğuna ikna etmek için nasıl konuşmalıdır? Ve Stone’un (1993) ileri sürdüğü gibi, psikiyatr sadece tek bir cevabı mı ‘klinik açıdan’ doğru bulmaktadır?

Hastanın tepkisi ve psikiyatrın takip eden soruları 

Hipotetik soru, psikiyatrın hastanın tepkisini sorguladığı ve hastayı daha ayrıntılı açıklama yapmaya yönlendirdiği uzun konuşmaları tetikler. Alan sınırlamaları, burada hastanın tepkisinin detaylı bir analizini yapmamıza engel olmaktadır.  Yine de, bu bölümün geri kalanında yapmayı umduğumuz şey okuyucuya, hastanın tepkisinin nasıl gerçekleştiğini ve bu tepkinin bu belirli kurumsal çevre içindeki hipotetik soruların işlevlerinin neler olabileceğini ilişkin neleri ortaya koyduğunu göstermektir. 
Her şeyden önce psikiyatrın hastaya sorduğu ‘ne yapardın?’ sorusuna dikkat edin.  Bu soru alternatif birçok türde tepkiyi anlamlı kılmak üzere tasarlanmış olabilir. Örneğin, psikiyatr ‘nasıl tepki verirdin?’, ‘nasıl hissederdin?’ ya da hatta ‘yaşamaya bir kadın olarak devam eder miydin?’ diye sorabilir. ‘Ne yapardın?’ sorusunun farklılığı, alakalı bir sonraki eylem olarak, eğer önüne konan hipotetik senaryo gerçekleşirse hastanın ne yapacağını ya da nasıl davranacağını ayrıntılandırdığı bir cevabı çağırmasıdır. Soru, ona ‘ne yapacağını’ sorarak, hastayı ruhsal bir şeyi betimlemeye davet etmektedir –kendi hakkında bildiklerine dayanarak hipotetik senaryo içinde olası davranış kalıbını kesin olarak ifade etmek üzere (Edwards, 2006a).

Böylesi bir soruya cevap vermek hasta için önce çok dolambaçsız bir görev gibi görünebilir.  Ne var ki, hastanın tepkisi dikkat çekici bir şekilde sıkıntılıdır.  1. Alıntının genişletilmiş bir versiyonu olan aşağıdaki 5. Alıntıya bir göz atın.

Alıntı 5: (alıntı 1’in genişletilmiş versiyonu)

1 Psy: ne yapardın:.
2 (0.8)
3 Hasta: (henüz gelmedim)- henüz bunun üzerine düşünmedim
4 gerçekten ben sadece
5 (.)
6 Psy: Tamam a[ma ben ben-
7 Hasta: [(bu olacak)]
8 Psy: Seni davet etmek isterim bunun üzerine biraz
9 düşünmeye şimdi
10 (0.8)
11 Hasta: Eee
12 (2.4)
13 Hasta: çok üzülürdüm, evet çok
14 (.)
15 Psy: Evet eminim ki üzülürd[ün
-
evet.
-
16 Hasta: [Çünkü bu benim
17 gerçekten istediğim bir şey. 
18 (.)
19 Psy: Eve:t
20 (.)
21 Hasta: [Eeee
22 Psy: [E peki ne yapardın:.
23 (1.8)
24 Hasta: Bilme:m
25 (0.6)
26 Hasta: Bilmi”yorum.
27 (.)
28 (Hasta): Ah(h)mm
29 (.)
30 Psy: Pekala sana açık açık söyleyeyim
31 [devam eder miydin ya- [yaşamaya bir kadın olarak [ya da
32 Hasta: [.hhh hhhh [hhh [OH
33 EVET evet > Ben şeyim Ben şim:di < Ben şimdi 
34 kadınım şimdi: > Ben- bu böyle geri dönemem.<
35 (0.2)
36 Hasta: > Oh hayır ge:ri dönüş yok.<
37 (.)
38 Hasta: ˚Hayır˚
39 (0.2)
40 Psy: .Pt ˚İlginç˚ pe:ki.
41 Hasta: Geri dönüş yok (˚hayır˚).
42 (.)
43 Hasta: >Geriye dönmek istemezdim şi::mdi< (olur muydu).
44 (1.0)
45 Hasta: Bu-bu benim: Seviyorum bunu ben:.bu benim:
46 Haya:tımda hiç bu kadar mutlu olmamıştım
47 (.)
48 Psy: Hh (.) Değil mi? hh

Hastanın tepkisi fark edilir ölçüde gecikmiştir (2. sıra). Dahası, -başlangıç olarak en azından- psikiyatrın sorusunu gerektiği gibi ele almamaktadır (başka bir deyişle ne yapacağından bahsetmemektedir).  Bunun yerine hasta, kendisine sorulan bu hipotetik durum hakkında daha değerlendirme yapmadığı hatta bu durum ‘üzerine düşünmediği’ gibi refleksif bir açıklama getirmektedir: ‘(henüz gelmedim)- henüz bunun üzerine düşünmedim gerçekten’ (3-4. sıralar). 

Elbette, hastaya sunulan hipotetik senaryo gerçekleşmesi durumunda hastanın nasıl davranacağını gerçekten ‘düşünmediği’ ya da ‘bilmediğini’ söylemek son derece mantıklıdır.  Ancak bu çeşit bir tepkinin –yani, bilişsel bir yetersizliğe ya da bir çeşit bilgi eksikliğine işaret eden- bu soruya verilen oldukça yaygın bir hasta tepkisi olduğu görülmektedir (bu konuda daha fazla bilgi için gelecek b’deki Speer’e bakınız). Ve belki de birisi hasta tepkilerini, sadece bilişsel süreçsel terimlerle açıklamaya çalışsaydı beklediğinden çok daha fazla yaygın olduklarını görürdü.   

Söylemsel psikologların ve konuşma analistlerinin gösterdikleri üzere, katılımcıların bu gibi ‘durum formülasyonları’ içinde söyledikleri şeyler, bilişsel süreçlere veya içsel bir ‘gerçeklik’ betimleme arzularına indirgenemez( yani sadece ya da temel olarak bu şekilde açıklanamaz). Aksine katılımcılar, bilişsel süreçleri her zaman bir şeyler yapmanın parçası olarak betimlerler (Edwards, 1997).  Bilişsel zorlukları, bilgi eksikliğini, düşünme süreçlerini ve benzerlerini içeren sözceler, etkileşimsel, kimlik iması taşıyan bir iş yapmak üzere eylem seviyesinde işlerler (Beach and Metzger, 1997; Hutchby, 2002; Jefferson,2004[1984]; Potter, 2004).

Bu durumdaki hasta için bu türde bir tepki, ne tür bir kimlik iması taşıyan eylemi gerçekleştirir? İlkin, soruyu, uygun olan ve böyle bir durumda beklenen cevabın bir açıklaması işlevini görür –hastanın hipotetik eylemlerinin bir betimlemesi olarak.  İkincisi, hastanın sorunun işaretlediklerini kullanarak cevap vermeyi ertelemesini sağlar – en azından tepkisinin sonuçlarının neler olabileceğine dair psikiyatrından bilgi toplayana kadar.  Sonuncusu -ve en önemlisi-, hastanın ilk tepkisi, psikiyatrın tam bu anda, hastanın ameliyat için doğru aday olmadığı ve ameliyatı istemediği ya da olmayacağı gibi düşüncelere yönelmesine sebep olabilir. Ya da hastanın böyle bir soruyla başa çıkmak için hazırladığı bir senaryoya uygun olan ve daha önceden tepkisini prova bir strateji uzmanı olduğu gibi sonuçlar çıkarmasına sebep olabilir.  

Hatta hasta daha evvel aktarılan Stone alıntısını okumamış olsa bile, trans topluluğu öyle bir şeydir ki hastalar tedaviye kendilerine sorulabilecek sorular hakkında bir araştırma ve bilgi donanımıyla girerler ve hali hazırda nelerden sorumlu tutulabileceklerine dair fikirleri vardır.  Böylece, bu bağlamda, ‘hiç beklenmedik bir şekilde’ gelmesine rağmen, bu tip bir soru hastayı pek de şaşırtmamaktadır. Hastalar, hipotetik senaryoyu daha önce düşünmedikleri ya da göz önünde bulundurmadıkları bir durum olarak ele alarak ve sorunun (açıkça) ne anlama geldiğini (başka bir ifadeyle, eğer ameliyat olamazlarsa bir kadın olarak yaşamayı bırakıp erkek cinselliğine geri dönüş yaparlar mıydı?) anlamadıklarını belirterek tepkilerinin, hipotetik sorunun içerdiği olasılıkların (tedaviden vazgeçmek ve/veya erkek cinselliğine geri dönmek) akıllarından geçmediğini ve sadece tek bir sonuçla (‘bir kadın olmak için’ ameliyat olmak) ilgilendiklerini göstermek üzere kesin bir şekilde tasarlandığını ortaya koymaktadırlar. Belli bir dereceye kadar, o halde, hastayı ‘zor bir duruma’ sokarak, psikiyatr kazara hastanın bu tarz bir ‘spontan’ ve ‘otantik’ cevap bulmasına yardımcı olabilmektedir.10

Peki psikiyatr, hastanın bu ifadelerine ve aşikar sıkıntılarına nasıl karşılık vermektedir? Mülakatçıların etkileşime girilen kişilerin ‘türe uyumlu’ bir cevap bulmaktaki aşikar sıkıntılarına karşılık vermede sık kullandıkları yollardan biri, bu sıkıntıya bir önceki sıra alıştaki bir şeyin bir şekilde yol açtığını düşünmektir. Psikiyatrın kullanabileceği ihtimallerden birisi, örneğin, asıl sorusunun içerdiği varsayımların bir şekilde sorun oluşturduğunu düşünmek ve sorusunu hastanın bir tepki üretmesini (böylesi bir kesişme noktasında eğer yardıma hevesli ve denemeye açık olmak isterse çok düzgün bir şekilde yapabileceği bir şey ) kolaylaştırmak üzere yeniden formüle etmektir. Ne var ki ilginçtir ki, ‘Daha fazla ileri gitmenin mümkün olmadığını varsayalım’ 195, psikiyatr (ilkin) hastanın tepkisini böyle karşılamaz.  Bunun yerine, hastanın tepkisini harfi harfine yorumlar (hastanın konu hakkında düşünmediğinin ispatı olarak) ve onu bu konuyu şimdi düşünmeye davet ederek devam eder (şu an karşı karşıya olduğu eylemin doğası hakkında  refleksif olarak yorum yaparken): ‘Seni davet etmek isterim bunun üzerine biraz: düşünmeye şim:di’ (8-9. satırlar).
Artık hasta kendisinin eylemlerinden ziyade hipotetik hisleri üzerinden karşılık vermektedir: ‘çok üzülürdüm, evet çok’ (13. satır). Ne var ki, psikiyatr bu tip duyguların konuşulmasını zaten var olan ve “haber değeri taşımayan” bir konuşma olarak görmektedir.  Bu yüzden ‘Evet eminim ki üzülürd[ün, ˚evet˚’ (15. satır) der ve  hasta ‘Çünkü bu benim gerçekten istediğim bir şey’ (16-17. satırlar) diyerek açıkladığında, psikiyatr basitçe ‘eve:t’ (19. satır) diye cevap verir ve ilk sorduğu soruyu onarmaya kalkışmadan yeniden sorar: ‘E peki ne yapardın:’ (22. satır), böylece kendi sorusunun değil hastanın tepkisinin eksik olduğunu ima eder. Ancak bazı uzun süren ertelemelerden ve hastanın iki ‘bilmiyorum’ cevabından (23-9. satırlar) sonra, psikiyatr sorunun açıkça çıktığı kapıyı belirginleştirir: ‘devam eder miydin ya- [yaşamaya bir kadın olarak [ya da’ (31. satır). 
Tartışma

Bu verilerdeki bazı şeylere daha yeni değinmeye başlamamıza rağmen, okuyucuya bu belirli kurumsal bağlamda hipotetik sorularla gerçekleştirilen eylemin nasıl bir şey olduğuna dair bir fikir vermiş olduğumuzu ümit ediyoruz. Bilhassa, (genişletilmiş de olsa) tek bir soru-cevap çiftinin, GIC ortamıyla bağlantılı büyük ölçekli sorunlar, gündemler ve gerilim çeşitleri hakkında nasıl bir bakış açısı sağlayabildiğinin aydınlatıcı bir örneğini sunduğumuzu ümit ediyoruz. Göstermiş olduğumuz üzere psikiyatrlar, hastalar ve trans kuramcıları, sıklıkla NHS değerlendirmeleri ve tedavi süreçlerinin içerdiği etkileşimsel sorunlar hakkında yazmaktadırlar (e.g., Burns, 2004a, 2004b, 2005; Reid, 1998; Stone, 1993; West, 2004). Ne var ki hipotetik sorular ve hastaların tepkileri üzerine yapılmış ince işlenmiş bir analizin yapabileceği şey, ikinci el spekülatif veya tedavi üzerine retrospektif beyanlardan ziyade gerçek-hayatın birinci elden verilen örneklerine ve gerçek-zamanlı etkileşimlerine dayanarak tıbbi çevrede cinsiyet bekçiliği ve psikiyatri pratikleri üzerine ayakları yere basan argümanlar üretmektir. 
Hipotetik sorunun asıl işlevinin, içinde var olduğu etkileşimsel bağlama oldukça bağımlı olduğunu gösterdik. Hatta, doktorun bekçi görevi gördüğü bağlamlarda, hipotetik sorular, Perakyla’nın ele aldığı daha terapötik olan ortamlarda gösterildiğinden daha farklı işlemektedir. Bilhassa, AIDS danışmanlığı yapılırken danışmanın varsayılan hipotetik senaryonun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair hiçbir kontrolü yokken (örneğin, Perakyla’nın verisindeki danışmanlar, danışanın AIDS-bağlantılı bir hastalıktan ölüp ölmeyeceğini etkileyemezler), bizim verimizde, aksine, psikiyatrın varsayılan hipotetik senaryonun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini etkileyebilecek bir kurumsal otoritesi mevcuttur. Hastalar, genellikle bu duruma ve tepkilerinin, söyledikleri her şeyle birlikte kendilerine koyulacak teşhis açısından belirleyici olduğu fikrine uygun davranırlar. Bu uyumluluk, ameliyat sürecine girmeyi istiyorlarsa, kendilerine uygun gördükleri cinsiyet rolüne karşı duydukları samimi ve sahici bir bağlılığın işaretlerini sergileyip sergilemediklerini görmek için sürekli olarak kendilerini gözetlemeleri şeklinde gerçekleşir.  Tepkilerinin, etkileşimsel olarak ‘sorun’ oluşturduğunu gösteren kısmi de olsa bu süreçtir.

Psikiyatrın sorgulama stratejisinin ne ölçüde başarılı olduğunu düşünerek bitirmek istiyoruz. Bir yandan transseksüel hastaların zorlu durumlarla baş etmede son derece başarılı olduklarını söyleyebiliriz. Hastalar, karşılaşmanın beraberinde getirdiği taleplere karşı aktif ve yaratıcı bir şekilde tepki verebilmekte ve sorunlu bir kısıtlamalar kümesiyle oldukça iyi baş edebilmektedir. Bu bağlamda, psikiyatrlar ‘kedi-fare’ oyununu kaybediyor olabilir ve hastaların sürekli olarak tahminlerde bulunup cevaplarını ve hayat hikayelerini bu tahminlere göre vermemeleri için psikiyatrların belki de “oyunlarını geliştirmeleri” gerekmektedir.     
Diğer yandan, hastanın hipotetik soruya tepkisinin sorunlu gözükmesine rağmen bu, psikiyatrın sorgulama stratejisinin başarısız olduğu, ya da psikiyatrın kötü, düşmanlık güden, duyarsız bir kapı bekçisi olduğu anlamına gelmez. Hatta gösterdiğimiz gibi psikiyatr, literatürde gönderme yapılan hastanın tahminleri ve stereotipik hikaye kalıplarından uzak durmak için hastanın işini zorlaştırmaya, hastayı zor bir duruma düşürmeye ya da cevaplarının konu dışı kaldığını göstermeye çalışabilir. Psikiyatrlar bu noktada zor bir duruma düşerler ve gerçekten güvenilir bir teşhisin üretilebileceği alternatif bir zemini, hastaya bir şekilde sorun çıkarmadan oluşturmak hayal etmesi kolay bir şey değildir. …Psikiyatrın sorgulama biçimi düşmanca gözükse de, içinde çalışılma zorunluluğu olan bu sosyal, hukuki ve tıbbi bağlamı göz önünde bulundurarak sormamız gereken soru, psikiyatrın başka bir yolu izleyip izleyemeyeceğidir? Eğer izleyebilecekse, bu nasıl olacaktır?


Teşekkür
Susan Speer, ESCR (ödenek numarası RES-148-0029) ve Britanya Akademisi’ne (Overseas Conference Grant OCG 38081)’in desteğine teşekkür eder.   İkinci ödenek, bazı bulgularımızın Gender and Language Association
Conference, Cornell Üniversitesi, 5–7 Temmuz 2004’te sunumunu finanse etmiştir. Her iki yazar da Victoria Clarke’a ve Manchester Üniversitesi’nde 11-12 Temmuz 2004’te gerçekleşen Konuşma Analizi ve Psikoterapi Konferansı’na katılan meslektaşlarına, çalışmanın daha önceki bir taslağı hakkındaki yorumlarından ötürü teşekkürlerini sunar.

NOTLAR
Burada transseksüellik ile madde bağımlılığı arasında bir bağlantı ima etmediğimizi vurgulamak isteriz.
Araştırmanın katılımcılarından bahsederken, daha politik bir terim olan “transgender” yerine tıbbi bir terim olan “transseksüel”i kullanıyoruz zira bu araştırma cinsiyet değiştirmek için tıbbi tedaviye başvuran bireyleri incelemektedir. Transgender terimi, genellikle transgender aktivistler tarafından tıbbı sınıflandırmaları kullanmamak için tercih edilen bir terimdir.
Farklı etkileşimlerin bir arada gözlenebildiği durumlarda (örneğin konuşma ve mimiklerin içiçe geçtiği) video ile kayıt tercih edilirken bu örnekte etik nedenlerden ötürü sadece ses kaydı aldık. İlk yazar, şu anda geniş çaplı ve ESRC tarafından desteklenen bir proje kapsamında bu klinikte video kayıtları almaktadır (Speer and Green – henüz yayınlanmadı)
Hastalar psikiyatrlar ile çok sık buluşmadıklarından (her üç – altı ayda bir) hiçbir hasta bu çalışmada bir defadan fazla görülmemektedir.
Bu sorularda amaç, hipotetik soruların farklı bağlamlardaki işleyişi için genellenebilir ardışık eylem dizisine ilişkin bir kural oluşturmaktan ziyade bu kendine özgü etkileşimsel nesnenin kurumsal düzendeki psikiyatr için ne tür bir etkileşimsel işlev taşıdığını açık etmeye yöneliktir. 
İki psikiyatr da aynı tıbbi ve değerlendirme hedeflerine ve benzer etkileşimsel amaçlara sahip iken, kullandıkları hasta değerlendirme protokollerinin standart olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, içlerinden sadece birinin bu hipotetik soruyu hastaları için sormuş olması çok da şaşırtıcı değildir.
Farklı veri gruplarındaki soruların daha detaylı bir analizi için Speer and Parsons (2006), ve Speer. (henüz yayınlanmadı)
“Konu” kelimesi burada anadildeki “hakkında konuşulan şey” anlamıyla kullanılmıştır (Schegloff, 1979: 270 n.13).
Başka bir deyişle hipotetik olanın, doğru ya da yanlış (ya da ‘klinik olarak doğru’, Stone (1993)) olan cevapları olan bir ‘test sorusu’ olması sebebiyle hastalar – ve verdikleri cevaplardan sorumlu da tutulacaklarından- hipotetik olana şüphe ile yaklaşmalıdırlar. Hastalar, klinik açıdan doğru cevabın ne olduğuna dair bir arayışa girmektense, düşünmeksizin ve tasarlamaksızın sahici ve anlık olarak doğru cevabı vermelidirler.  
Aslında, psikiyatrın neye ulaşmaya çalıştığı belli olduğu anda hasta ani ve empatik bir ‘evet’ cevabına yönelmektedir (32 ve 33. satırlar). ‘Oh evet’ cevabı bir durum değişikliğine işaret eder ve problemin böyle bir olasılığı göz önünde bulundurabilmiş olabileceğini kabul eden problematik doğasına yönlendirir. Hasta ayrıca bu yolla, kendisindeki bir problemden ziyade sorulardaki (bilişsel, açıklanabilir) belirsizlikten kaynaklanan ve cevap vermesini güçleştiren zorlukları da aştığını işaretlemektedir.



Referanslar
Beach, W. A. and Metzger, T. R. (1997). Claiming insufficient knowledge. Human Communication      Research 23 (4), 562–88.
Brown, M. and Rounsley,C. (2003). True selves: Understanding transsexualism for families, friends,        co-workers and helping professionals. San Francisco Jossey-Bass.
Burns, C. (2004a). Something rotten in the state of the profession. http://www.pfc.org. uk/pfclists/              news-arc/2004q4/msg00069.htm.
Burns, C. (2004b). UK: Echoes of a bygone age .http://www.pfc.org.uk/pfclists/news-arc /2004q4/            msg00073.htm.
Burns, C. (2005). Health Trust to examine comments by psychiatrist. http://www. pfc.org.uk/pfclists/       news-arc/2005q1/msg00061.htm.
DSM-IV (1994). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (4th edn).Washington, DC:              American Psychiatric Association.
Edwards, D. (1997). Discourse and cognition. London: Sage.
Edwards, reidD. (2006). Facts, norms and dispositions: practical uses of the modal would in police            interrogations. Discourse Studies, 8 (4), 475–501.
Harry Benjamin International Gender Dysphoria Association (2001). Standards of care for gender                  identity disorders , sixth version. http://www.tc.umn.edu/~colem001/hbigda/hstndrd.htm.
Hutchby, I. (2002). Resisting the incitement to talk in child counselling: aspects of the utterance ‘I               don’t know’. Discourse Studies, 4 (2), 147–68.
Green, R. (1974). Sexual identity conflict in children and adults. New York: Basic Books.
Green, R. (1987). The ‘Sissy boy syndrome’ and the development of homosexuality. New Haven:                  Yale University Press.
Green, R. (2000). Gender identity disorder in adults. In M. Gelder, J. Lopez-Ibor and N. Andreasen            (eds.),The new Oxford textbook of psychiatry. Oxford: Oxford University Press.
Heritage, J. (1998). Oh-prefaced responses to inquiry. Language in Society, 27, 291–334.
Jefferson, G. (1984) ‘On stepwise transition from talk about a trouble to inappropriately next-                     positioned matters’. In J. M. Atkinson and J. Heritage (eds.), Structures of social action: studies         in conversation analysis (pp. 191–222). Cambrdige: Cambridge University Press.
Jefferson, G. (2004 [1984]). ‘At first I thought’: a normalizing device for extraordinary events. In G.            H. Lerner (ed.), Conversation analysis: studies from the first generation (pp. 131–67).                          Amsterdam and Philadelphia: John Benjamins.
Jefferson, G. (2004). Glossary of transcript symbols with an introduction. In G. H. Lerner (ed.),                    Conversation analysis: studies from the first generation (pp. 13–31). Amsterdam and                           Philadelphia: John Benjamins.
Lerner, G. H. (1991). On the syntax of sentence in progress. Language in Society, 20, 441–58.
Newman, L. K. (2000). Transgender issues. In J. Ussher (ed.), Women’s health: contemporary                      international perspectives. Leicester: BPS Books.
Perӓklyӓ , A. (1993). Invoking a hostile world: discussing the patient’s future in AIDS counselling.               Text, 13 (2), 291–316.
Perӓklyӓ , A. (1995). AIDS counselling: institutional interaction and clinical practice. Cambridge:             Cambridge University Press.
Potter, J. (2004). Discourse analysis as a way of analysing naturally occurring talk. In D. Silverman          (ed.), Qualitative Research: Theory, Method and Practice (2nd edn) (pp. 200–21). London: Sage.
Raymond, J. (1979). The transsexual empire: the makingof the she-male. New York: Teachers                    CollegePress.
Raymond, J. (1994). Introduction to the 1994 edition. In The transsexual empire: the making of the            she-male. New York: Teachers College Press.
Reid, R. (1998). NHS v private treatment for transsexuals. GENDYS Conference.                                         http://www. gender.org.uk/conf/1998/reid.htm.
Schegloff, E. (1979). The relevance of repair for a syntax-for-conversation. In T. Givo` n (ed.),                    Syntax and semantics, vol. XI: Discourse and syntax (pp. 261–88). New York: Academic Press.
Schegloff, E. (1979). The relevance of repair for a syntax-for-conversation. In T. Givo` n (ed.),                    Syntax and semantics, vol. XI: Discourse and syntax (pp. 261–88). New York: Academic Press.
Schegloff, E. A. and Lerner, G. (2004). Beginning to respond. Paper presented at the Annual Meeting         of the National Communication Association, Chicago, IL, November.
Schegloff, E. A. and Sacks, H. (1973). Opening up Closings. Semiotica 8 (4), 289–327.
Silverman, D. (1997). The discourse of counselling: HIV counselling as social interaction. London:          Sage.
Speer, S. (henüz yayınlanmadı). The form and function of hypothetical questions in the gender                  identity clinic. Alice F. Freed and Susan Ehrlich (eds.),‘Why do you ask?’ The function of                    questions in institutional discourse. Oxford: Oxford University Press.
Speer, S. A.and Parsons, C. (2006). Gatekeeping Gender: some features of the use of hypothetical                questions in the psychiatric assessment of transsexual patients. Discourse and Society 17(6),                 785–812.
Stone, S. (1993). The ‘empire’ strikes back: a Posttranssexual manifesto. http://sandystone. com/                 empire-strikes-back.

West, O. (2004). Report into the medical and related needs of transgender people in Brighton and              Hove: the case for a local integrated service. www.pfc.org.uk/medical/spectrum.pdf.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.